Dünya bir gökyüzü , Romanlar gökkuşağı…
Düzce Mutfağının birbirinden leziz ve kendine has yemeklerinin yer alacağı uygulamalı bir çalışmayı yürüten Dr. Faruk ÖZLÜ hem Düzce’ liler hem de gastronomi bilimi için nesilden nesile geçecek eşsiz bir kaynak hazırlatıyor. Hazırlanan bu kaynak ve Gastronomi Mutfağı ile ön plana çıkarılacak olan ” Düzce Mutfak Sanatları Merkezi ” ile eşdeğer bir çalışma olan ” Düzce’nin Kültür Aşları ” serisinde Kafkas Mutfağı ve Karadeniz Mutfağından sonra Roman Mutfağı ile karşınızdayız.
Düzce’nin karmaşık nüfusunu oluşturan etnik kimlikler arasında en renklisi en neşelisidir Romanlar .. Düzce Merkezinde Çam Köy, Akpınar, Ağa Mahallesi ve Çay Mahallesi başta olmak üzere olmak üzere Düzce’nin pek çok ilçesinde göçebe hayattan yerleşik hayata geçen Roman vatandaşlarımızın sayısı 15 bine yaklaşmaktadır. Romanları diğer kültürlerden ayıran en büyük özellik neşeli olmaları, eğlenceyi ve müziği çok sevmeleridir. Dobra, içi-dışı bir, heyecanlı ve neşeli ruh halleri ile tanınan romanlar güler yüzlü halleriyle dikkat çekerler.
Türkiye’de yoğun olarak yaşadıkları yerlerin başında özellikle Adana olmak üzere, Çanakkale, Edirne, Kırklareli, Tekirdağ, Düzce, İstanbul ve İzmir gelir. Romanlar gelenek ve göreneklerini idame ettirerek topluluklarının yönetim biçimlerini korumuştur. Roman yerleşik düzeni olmayan göçebe insanları çağrıştırır. Oysa Romanların çok azı günümüzde göçebedir. Düzce’de kendi istekleriyle göçebeliği bırakmış, şehrin yaşam biçimini benimsemişlerdir.
Atlı Göçebe Bozkır Medeniyetinin derin izlerini taşıyan Romanlar; yerleşik hayata geçmelerinin sancılı süreçlerinde çok büyük sıkıntılar çekmişler ve baskılara maruz kalmışlardır. Geçmişlerinde bazı ülkelerde yerleşik yaşama zorlanmışlar, soykırıma uğramışlardır. Günümüzün şartlarına uygun olarak entegre ettikleri modern giyimlerinde dahi allı güllü kıyafetlerle öz kültürünü yaşatmaya direnen romanlar etkileşim altında bulundukları yörenin bölgenin özelliklerinden ez az etkilenen etnik millet olma özelliğini korumuşlardır. Bu durum yiyecekten giyime kadar her yerde aynıdır.
Romanlar dünyanın en renkli göçebe topluluklarından biri…
Romanlar mümkün olduğunca sofralarında et ve et yemeklerinin yer almasına özen gösterirler. Bu ağız tatlarının yanı sıra güç ve zenginlik göstergesidir. Sofralarında herkese yer açabilecek kadar geniş bir yüreğe sahip olan romanlar genetik yapıları gereği dışadönüklerdir. Misafirperver olan roman mutfağını güçlendiren en önemli sebep aslında hayata bakış açılarıdır. Günde ve anda yaşamayı bilen, seven ve tercih eden romanların her sofrası ziyafet sofrası bayram sofrası gibi zengin ve bereketlidir.
Roman mutfağının baş tacı et yemekleridir. Roman Pilavı, Roman kavurma ( ciğer, uykuluk, dana yüreği ve böbrek ) , Paça Çorbası, Sakatat, Şakşuka, Roman Yumurtası, Roman Dolma ( Balık Dolması ), Külbastı, Saç Tava, Beyin Salatası, İşkembe Çorbası, Roman Çorbası, Etli Nohut ve Tenekede Tavuk en meşhur yemekleridir.
Roman Pilavı adı ile ün kazanmış olan; üzerine ‘lor, kesik, çökelek’ dökülen domatesli biberli salataya pilav diyerek muzip yanlarını yemeklerine de yansıtmışlardır. Et yemeyenlerin çok sevdiği ‘Roman Kebabı’ ise tamamen sebzelerden oluşmaktadır.
Patlıcan, domates, soğan, yeşil biber, maydanoz, deniz tuzu ve sumakla yapılan Roman Kebabında; Patlıcan ve domatesler şişlenerek közde pişirilir, piştikten sonra kabukları soyulur ve dilimlenerek tepsiye dizilir. Diğer tarafta taze soğan doğranarak tuz ve sumakla ovalanır, içine doğranmış maydanoz konur ve tekrar karıştırılır. Anadolu Mutfağı’nın gizli kalmış yüzlerinden biridir roman yemekleri Düzce’nin engin mutfak kültürünün, müthiş sentezinin içine karışmıştır.
Kendi aralarında birlik ve beraberlik içerisinde sofralar kuran Romanların mutfak kültürü Anadolu’nun zengin mutfağını ciddi şekilde etkilemiştir. Ünlü yemek kitabı yazarı Takuhi Tovmasyan bir kitabının girişine ‘Bu yemekler ne kadar Ermeni, ne kadar Rum, ne kadar Türk, ne kadar Arnavut, ne kadar Çerkez ne kadar Roman yemekleri bilmiyorum’ diyerek etkileşimi anlatmıştır. Bu etkileşimde tuhaf olan Roman Mutfağının etkilenen değil etkileyen olmasıdır. Ekonomik koşulların dayatmasının etkisiyle son derece sağlıklı bir mutfağı vardır. Sebze yemekleri eti bulamadıkları zamanlarda tercih edilir.
Düzce’de çok fazla tercih edilmese de Romanların Mutfağının bir özelliği de güzel balık dolmalarıdır. Yavru palamutun içini sebzelerle dolduran Romanlar eskiden beri et ile otları ve sebzeleri birbirine karıştırmış , etin en lezzetli haline ev sahipliği yapmışlardır.
Roman Kavurma
Malzemeler : 500 g uykuluk, 500 g yürek, 500 g böbrek, 300 g ciğer, 1 su bardağı sıvıyağ, Yarım yemek kaşığı kırmızı toz biber,1 tatlı kaşığı kekik,1 tatlı kaşığı tuz
Hazırlanışı : Uykuluk, yürek, böbrek ve ciğerler bol su ile yıkanır , doğranır. Ayrı ayrı kaplarda ortalama 10 dakika kavrulur. Kavurma işleminden sonra hepsi bir tavada birleştirilir ve bu şekilde 5 dakika daha kavrulur. Tuz ve baharatları eklenerek sunuma hazırlanır.
Sindirme, baskı, asimilasyon, ağır cezalar ve öldürülmeye kadar uzanan ağır bir geçmişe sahip olan Romanların geleneksel meslek dalları kalaycılık , sepetçilik, kasaplık ve hurdacılıktır. Gümüşçü, demirci, kalaycı, sepetçi, nalbant, müzisyen, kaşık yapımcısı, madenci gibi kendilerine özgü kültür ve kişilik özellikleriyle mesleklerini empoze etmişlerdir. Kalaycılık; bakırların ortaya çıktıktan sonra bakırı tamamlama adına doğmuş bir meslek dalıdır. Kullanılan bakır eşyalar zamanla tabaka tutar, bu tabaka ve oksitlerden bakırı arındırıp herhangi bir zehirlenmeyi önlemek için doğan bir meslektir. Bakırın ısıtılıp nişadır tozuyla silindikten sonra kurşun gibi yumuşak metallerle kaplanması işlemidir. Ancak kalaycılık çelik, alüminyum ve teflon mutfak eşyalarının kullanımının artması ile tükenme noktasına yaklaşmaktadır. Son derece çalışkan olmalarına rağmen tarih boyunca asimilize edilmeye maruz kalmış Roman halkının kültürü Türkiye’nin hemen her yerinde aynıdır.